12 Nisan 2014 Cumartesi

Hillsborough Faciası'nın Yıldönümüne Yaklaşırken | 15 Nisan 1989

4-4-2 Dergisinin Twitter hesabının bu sabah paylaştığı yazı ile birlikte tekrar Hillsborough Faciası'nı hatırladım. 96 kişinin öldüğü olaydaki ihmaller zincirinin polisin büyük kabahatiyle pekiştiği ve bu facianın yaşandığı gerçeği geçtiğimiz yıl ortaya çıkmıştı. Bugün oynanacak Premier Lig maçları faciada hayatını kaybedenlerin anısına 7 dk. geç başlayacak. Sanırım bu olayın irdelenmesiyle ve tekrar gözden geçirilmesiyle aslında stad önündeki uzun kuyruklarda beklemenin o kadar da mantıksız olmadığını anlayacağız. Ölenleri saygıyla anıyorum, bazı şeylerin değişmesi için bu uğurda acı tecrübeler yaşamak zorunda olmamız çok acı ve üzücü. Yeni Hillsborough'lar yaşanmaması dileğiyle futbolla dolu bir gün diliyorum.


Bu yazı http://www.fourfourtwo.com.tr/2014/04/12/7-dakika/ adresinden alınmıştır. Feyyaz Balıkçı'nın eseridir.




“Sheffield Wednesday’in Hillsborough Stadyumu’nun “Lepping Lane tribünü“, maç başlamış olduğu halde yine de stadyuma giriş yapamamış Liverpool taraftarlarının kapıya hücum etmesine sahne olmaktaydı. Kapıya hücum eden taraftarlar ezilme tehlikesi yaşayınca, duruma müdahale etme gereği duyan polis, turnikesi olmayan girişleri de açarak insanları stadyuma almaya çalıştı. Hızla stada giriş yapan taraftarlar Lepping Lane’in tribüne açılan dar tünellerinden geçerek üst ve alt bölümlerine yığılmaya başlayınca; önceden girmiş olan ve öne doğru baskı yiyen bazı taraftarlar balkonlardan aşağı düşmeye, alt taraftakiler ise sahayı bölen kafeslere sıkışarak ezilmeye başladılar.

Tüm bunlar olurken arkadan gelenlerin ön taraftaki izleyicilerin yaşadıklarından haberleri yoktu, maç ise oynanmaya devam ediyordu. Sıkışan bazı taraftarlar can havliyle kafeslere tırmanmaya, bazıları ise ezilmemek için zorlayarak patlattıkları bir kafesin aralığından sahaya girmeye çalışıyorlardı. İnsanların feryatlar içinde sahaya girmesiyle durumu anlayan hakem maçı durdurdu ve görevliler hızla yardıma koşmaya başladı. Ancak, birçok taraftar için çok geç kalınmıştı. Sahanın içi yere serilenler, nefes almak için çırpınanlar, yakınlarını arayanlar ve kırılan vücut organları ile kaplanmıştı. Sağlık ekipleri de polis gücü de olayın kötü sonuçlarını engellemedi. Olay sonucunda 94 ölü, 766 yaralıortaya çıktı. Hastaneye canlı olarak yetiştirilen bir taraftarın da dört gün sonra ölmesiyle ölü sayısı 95′e ulaştı. Olaydan sonra komaya giren ve dört yıl boyunca makinelere bağlı olarak kalan başka bir taraftarın da hayatını kaybetmesiyle olay sonucu ölen taraftar sayısı 96 olarak kesinleşti. Liverpool ile sürekli rekabet içerisinde olan Evertonlılar, olay sonrasında oynanan ilk Liverpool maçında, Liverpoollu taraftarlarla beraber maçı seyrettiler.” -Wiki
Futbol tarihinin gelmiş geçmiş en büyük faciası olan Hillsborough maçında müsabaka 15.00′te başlamış ve bir daha başlamamak üzere 15.06′da sona ermişti. İngiltere Futbol Federasyonu (FA), bu tarihi faciayı anmak üzere bu hafta liglerde oynanacak olan tüm maçları başlama saatinden 7 dakika sonra başlatacak.
Liverpool, Hillsborough faciasının ertesi senesi lig şampiyonluğu yaşayan ve o günden bu yana şampiyonluk kazanamadı. İlk kez bu kadar hedefe yakın olan “kırmızılar”, şampiyonluk yolundaki maç eksiği nedeniyle en ciddi rakibi olan Manchester City’i evinde ağırlayacak. Hafta sonu oldukça duygusal sahneler görmemiz olası…
Maç pazar günü 15:37‘de…

11 Şubat 2014 Salı

Kasımpaşa Recep Tayyip Erdoğan Stadı'na Nasıl Gidilir

Kasımpaşaspor Süper Lig'de mücadele eden bir kulüptür. Stadı Beyoğlu'nda bulunmaktadır ve iş bu yazıda Kasımpaşa Stadı ve stadın deplasman tribününe ulaşımı inceleyeceğiz.






17 Şubat 2013 Pazar

Alex De Souza ile yapılan röportaj-17 Şubat 2013



"Alex de Souza"ydı. Brezilya'ya döndü yine "Alex" oldu. Zira 8 yıl önce Türkiye'ye gitmeden evvel sadece Alex diye bilinirdi buralarda. Bildiğiniz gibi şimdi Brezilya'nın güneyinde. 1977 yılında doğduğu 1.7 milyonluk Curitiba şehrinde yaşıyor, "ilk ve son takımım" dediği Coritiba forması altında, turistik Iguaçu Şelaleleri'nin bulunduğu Foz do Iguaçu şehrinde antrenmanlara devam ederken Alex'le Habertürk için konuştum. 1 saat süren röportaj boyunca tüm sorularımı eksiksiz yanıtladı. Açık sözlüydü. Türkiye'de yaşadıklarını, gördüklerini, sevdiği ve sevmediği ne varsa her şeyi anlattı. Belli ki İstanbul'da hayatında olmadığı kadar mutlu olmuş Alex. Minnettar... Bir de Türkiye'ye geri dönmesini şimdilik imkânsız kılan olaylar var. Dönme arzusunun da dönmesine mâni olan engellerin de çoğu Fenerbahçe'yle ilgili...
'BENİ ŞÜPHEYE DÜŞÜREN FENERBAHÇE'DEKİ MÜTHİŞ HİKÂYEMDİ'
Fenerbahçe’den ayrıldıktan sonra neden Coritiba'da oynamaya karar verdin?
Hayatta her şey mümkün. Burası hayata başladığım yer. Eşimin şehri. Hayal ettiğim gibi profesyonelliğe de burada adım attım. Sonra, tekrar buraya, Curitiba şehrine dönüp dönmeyeceğime dair beni şüpheye düşüren tek şey, Fenerbahçe'deki müthiş hikâyemdi. Futbolu Türkiye'de bırakabilirdim. Ama en baştan beri aklımda futbol oynayarak dünyayı dolaşmak ve en son bir gün Coritiba'ya dönmek vardı. Sonra hayatıma Fenerbahçe girdi ve orada her şey olağanüstüydü. Fenerbahçe'yi bıraktıktan sonra da doğal olarak Coritiba'ya geldim.
'KONTRATIMIN FESHİNİN ÜZERİMDEKİ DUYGUSAL ETKİSİ ÇOK GÜÇLÜYDÜ'
Başka teklifler de aldın mı?
Evet ama onlara önem vermedim. Türkiye'ye adım attığım ilk dakikadan kontratımı feshedene kadar Brezilya'dan birçok kulüp peşime düştü. Kontratımın feshedilmesinin üzerimdeki duygusal etkisi çok güçlüydü. Türk halkından öyle bir karşılık geleceğini tahmin etmedim. Heykelin açılmasından 15 gün sonra sözleşmem feshedildi. Sonuçta biz de ailece en iyi çözümün en başta düşündüğüm gibi Coritiba'ya dönmek olduğuna karar verdik.
'SORUN PARA OLSAYDI ARAPLARA GİDERDİM'
Maddi olarak en iyi teklif Coritiba'dan mı geldi?
Hayır! Para konuşmadım. Coritiba Başkanı beni kahve içmeye davet etti. Bana kaç para ödeyebileceğini anlattı. Hiçbir şey talep etmedim. Bunun için eşim bile benimle dalga geçiyor. Eğer sorun para olsaydı Araplara giderdim. Birkaç teklif de vardı.
'STAR OLMAK HİÇBİR ZAMAN HOŞUMA GİTMEDİ'
Geçirdiğin 8 yılın ardından Türkiye'de bir star olmak seni rahatsız ediyor mu?
Star olmak hiçbir zaman hoşuma gitmedi. Yaptığım işe saygı gösterilmesini bekledim. Türkiye'de futbola bakış çok farklı, insanların hayatlarının anlamı adeta. Dolayısıyla, her ne kadar hoşuma gitmese de bir stara dönüştüm.
'NASIL TÜRK ALEX DE SOUZA'YA DÖNÜŞTÜĞÜMÜ ÇOK DÜŞÜNDÜM'
Bu efsanenin oluşumu neye bağlı sence? Brezilyalı Alex, Türk Alex de Souza'ya nasıl dönüştü?
Hiçbir fikrim yok. Bunun cevabım bulmak için çok düşündüm ama bulamadım.
'BİR AVRUPA KUPASI KAZANAMADIM!'
Çok iyi oynadığın için olabilir mi?
Evet ama Palmeiras ve Cruzeiro'da da çok iyi işler çıkarmıştım. Türkiye'de özel bir başarım yok. Bir Avrupa kupası kazanamadım mesela. Üç kez ligde şampiyon olduk ama bunu gerçekleştiren fazlasıyla oyuncu var zaten.
'HİÇBİR ŞEYİ TAKDİR EDİLMEK İÇİN YAPMADIM'
Ama çok da fazla gol attın.
Evet, istatistiklerim oldukça iyi. Saygı gösterilen bir futbolcu olmam için yeterli olabilir. Ama efsane haline gelmemi açıklamıyor. Bunun için başka sebepler bulmak lazım. Mesela Türk halkı aile yaşantıma dikkat çekiyor. Çocuklarımı devlet okuluna göndermiş olmam da ayrı bir nokta. Ama ben bunların hiçbirini takdir edilmek için yapmadım. Yalnızca doğru olduğunu düşündüğüm şeyleri yaptım. Brezilya veya Amerika'da da olsam aynılarını yapardım.
'HOCA KOVULMUŞ OLSA DA DÖNMEZDİM'
Brezilya'ya dönüşün kesinleştiğinde kariyerini burada noktalayacağını düşündün mü?
Fenerbahçe'de başkan ve teknik direktör beni istemediğinde, aklımda bir tek futbola başladığım kulübe dönmek vardı. Şimdi de kendimi başka bir takımda oynarken hayal edemiyorum.
Aykut Kocaman bir süre önce istifa etti. Böyle bir durumda Fenerbahçe'ye geri dönmek aklından geçti mi?
Hayır. Hoca istifa etti ama başkan kabul etmedi. Hoca kovulmuş olsaydı bile geri dönmeyi düşünmezdim, sonuçta kulüp beni artık istemiyordu.
'BİR GÜN TEKNİK DİREKTÖR OLURSAM...'
Peki ya teknik direktör olarak Fenerbahçe'de çalışmak ister misin?
Bir gün teknik direktör olursam. Fenerbahçe tabii ki tercihlerim arasında olur.
Yani teknik direktör olmak istiyorsun.
Bu İhtimali göz ardı etmiyorum. 9 yaşımdan bu yana futbolun içindeyim ve futbolu çok iyi biliyorum.
'BİR FUTBOLCUM REKORUMU KIRACAKSA DESTEKLERİM'
Diyelim ki teknik direktörsün ve takımında senin rekorunu kırmaya aday çok iyi bir futbolcun var. Ne yaparsın?
Onu desteklerim tabii ki. Rekoru kırarsa da tebrik ederim. Aykut Kocaman'ın Fenerbahçe adına attığı gol sayısı çok fazla. Bir gün bu rekoru kıran bir oyuncu çıkarsa onu alkışlamalıyız.
'BENİ TEKNİK DİREKTÖRLÜK FİKRİNE YÖNELTEN LUXEMBURGO'YDU'
Zico'yla 2 yıl çalıştın. Teknik direktör olmak istemenin altında bu mu yatıyor?
Hayır. Onunla çalışmak harikaydı ama beni bu fikre yönelten daha çok Brezilya Teknik Direktörü Luxemburgo'ydu. İstemediğim zamanlarda bile benimle futbol tartışmak istiyordu. Aragones ve Luxemburgo peşimi bırakmadı. Zico'ysa benim idolümdü. Ben çocukken Brezilya Milli Takımı’nın 10 numarasıydı.
'TÜRKİYE'DE FUTBOL FAZLA FİZİKSEL TEMAS BARINDIRIYOR'
Türkiye'de geçirdiğin 8 yılda futbolunda neler gelişti?
Güçlendim. Türkiye'de futbol oynuyorsanız güçlü olmak zorundasınız çünkü fazlasıyla fiziksel temas barındırıyor. Ayrıca tekniğim gelişti, olgunlaştım. Ama bu özellik nerede futbol oynarsam oynayayım zaten gelişirdi.
Karakterinde bir değişiklik oldu mu Türkiye'de? İnsanlar utangaç olmanın senin işini zorlaştırdığını düşünüyor. Brezilya Milli Takınu'nda yer almaman da bu tezle açıklanıyor...
Utangaç olduğumu düşünmüyorum. Bir yerde insanları tanımıyorsam sessiz kalırım.


”Müslüman bir ülke için bunlar çılgınca”
Türkiye'de yasamak nasıl? Oraya özgü neler var?
Batı ve Doğu. gelenek ve modernlik bir arada, İstanbul'un çevresinde tamamen kapalı kadınların olduğu yerler var. İki saatlik bir yolculuktan sonra diskoya gittiğinizdeyse neredeyse çıplak kadınları dans ederken görüyorsunuz. Topraklarının yüzde 85'i Asya'da yer alan Müslüman bir ülke için bunlar çılgınca. Yani İstanbul’daki bu karışım muhteşem.
Türk vatandaşı olmayı hiç düşündün mu?
Evet. Bunu Habertürk'te daha önce de söyledim. Başbakan 1.5 yıl önce bana Türk pasaportu teklif etti. "Evet" dedim. Ama Brezilya Konsolosluğu'ndan beni aradılar. Brezilya uyruğuyla ilgili yasal sorunlar yaşayabileceğimi söylediler. Türkiye'yi çok seviyorum ama Brezilya'yla sıkıntı yaşamak da istemiyorum.
“İlk 3 yıl ben de para için oynadım”
Yabancı bir futbolcu olmana rağmen iyi bir uyum yakaladın Fenerbahçe'yle. Bu nasıl oldu?
Benim oynadığım dönemde takıma gelen yabancı futbolcular arasında ben en ucuzuydum. Hiç sorun yaratmadım, önemli maçlarda önemli işler yaptım. Kulübün değerlerini ve amaçlarını bilmeden kulübe gelen, paralarım alıp 1 sene oynayıp giden çok futbolcu gördüm.
Ya sen?
Doğruyu söylemek gerekirse ben de ilk 3 yıl para için oynadım ama daha sonra ülkeyi ve kulübü sevmeyi öğrendim. Sözleşme yenilerken uçuk paralar istemedim. Birçok futbolcu böyle değil.
'KALSAM AYKUT HOCA'NIN REKORUNU KESİN KIRARDIM'
Rekorlarına dönersek... Son durum neydi?
Aykut Hoca 140 gol atmış. Ben 136. Ama bu sadece lig.
Ya seni dostluk maçlarında oynayarak rekor kırman için Türkiye'ye çağırsalar...
Hayır, bu ulusal lig içinde olmalı. Eğer kalsaydım rekoru kesin kırardım. Bu konuda bir endişe taşıdığım da yoktu. Bu sayılara ulaştım çünkü fiziksel sorunlar, sakatlıklar yaşamadım. Kart cezası almadım. Yılda 32-33 maçta oynuyordum. En az gol attığım sene 14'te kalmıştım. Sonuçta rekoru kırmak benim için çok kolaydı. Ama ne yapabilirim? Olmadı...
'TÜRKİYE'DE 8 YIL SORUNSUZ OYNADIM'
Türkiye'ye gitmeden önce o kadar da iyi bir hücum futbolcusu değildin. Türkiye'deki savunmacılar o kadar mı kötüydü?
Hayır. Bu, bir kulüpte uzun süre kalmakla alakalı. Brezilya'da takımlarda kısa dönemler kaldım. Kimi yıllar 60-70 maça çıkardım. Kimi yıl sadece 12 maç oynadım. Ama Türkiye'de 8 yıl sorunsuz oynadım. Sadece geldiğimde maç eksiğimi tamamlamam gerekiyordu.
“Türk gazeteciler çok yalan söylüyor”
Türk gazetecilere kızgın mısın?
Benim gazetecilerle hiçbir sorunum yok. Çok yalan söylüyorlar. Gerçekten çok fazla... Beni tek rahatsız eden imzasız çıkan haberlerdi. "Alex şunu dedi. Alex bunu dedi" diye yazdıklarının yüzde 90'ı doğru değildi. Ama gazetecilere sinirlenemiyorum, çünkü o haberleri kimin yazdığını bilmiyorum, insanların hakkımda düşündüklerini pek umursamıyorum. Eğer seninle anlaşamıyorsam fikrini değiştirmeye de çalışmam.
“Yabancı futbolcuya gereksiz para harcıyorlar”
Ve bir gizem... Türkler futbolu neden bu kadar çok seviyorlar? Çok para harcamalarına rağmen neden başarılı sonuçlar alamıyorlar?
Yanlış yatırımlar. Orada geçirdiğim 8 yılın ardından rahatlıkla söyleyebileceğim şey. Yabancı futbolculara gereksiz paralar harcamaları ve futbolu kötü planlamaları.
'TÜRK FUTBOLUNDA 'ABİ' PROBLEMİ VAR'
Başka?
Ayrıca takımlardaki hiyerarşi de ayrı bir engel, örneğin genç bir oyuncu yaşlı bir oyuncu için asla tehdit oluşturmuyor, çünkü gelenek böyle. Yani yaşlıların oynama hakkı olduğunu düşünüyorlar. Diğeri sırasını beklemeli. Bir de takım içinde "abilikler" var. Bu da futbolda olmaması gereken, rekabeti yok eden bir sistem. Fenerbahçe'de 8 yıl geçirdim ve genç bir oyuncunun yükseldiğini görmedim. Bu süre içinde Coritiba'da 15 genç oyuncu çıktı ve 5 tanesi şu an as takımda. Mesela Sao Paolo'dan Paris Saint-Germain'e transfer olan Lucas Türk olsaydı, futbol oynamaya daha yeni başlıyor olurdu. Çok iyi futbolcuları var ancak sorun daha derinde, geleneklerde.
TÜRK FUTBOLCULAR GENÇLİKLERİNDE İYİ ÇALIŞMIYOR'
Türk oyuncularda kazanma hırsı mı eksik?
Türk futbolcular kazanmak istiyor. Sorun orada değil. Ama gençliklerinde iyi çalışmadıkları için buna hazır değiller. Bir futbolcu 12 yaşında antrenman yapmaya başlar. 17 yaşında sahaya çıkar. 21 yasında hâlâ gençtir. Ama mücadele edecek, rekabet edecek azminiz yoksa işler zorlaşır.
'AİLEME, YANLIŞ BİR ŞEY YAPMAK İSTEMİYORUM, DEDİM'
Türkiye'deki imajının bugün de iyi olduğunu düşünüyor musun?
Ayrılırken aileme söylediğim ilk şey "Yanlış bir şey yapmak istemiyorum" oldu. Aykut Hoca'nın kendi görüşleri vardı, katılmadım. Daha fazla oynamayacağıma karar verdi. Başkan da aynı fikirdeydi, kulüpte kalmamı istemedi. Olay bu...
İmaj...
Konu imajımsa yanlış bir şey yaptığıma dair hiçbir endişem yok. Kulübe, hocaya ve diğer oyunculara her zaman saygı gösterdim. Aksine hoca bana saygısızlık etti ve durum dayanılmaz hale geldi.
'SURİYE'DE SAVAŞ VARKEN O TEŞEKKÜR ETMEK İÇİN ZAMAN AYIRDI'
Türkiye'de geçirdiğin yıllar sende neyi değiştirdi?
Her şeyden önce artık daha yaşlıyım. Uzun yıllar çok farklı bir kültürün içinde yaşadım. Başbakan'la görüşmek için davet edildim. Onunla üç kez görüştüm. Böyle bir ülkenin başbakanının bana zaman ayırması çok önemliydi, özellikle son buluşmamız esnasında işler daha karışıktı. Suriye'de savaş vardı ancak o bana teşekkür etmek için zaman ayırdı. Aslında ben özel bir şey yapmadım. Sabah kalkıp antrenmanlara gittim. Karım da normalde olduğu gibi yaşıyordu. Dindar bir insan değilimdir ancak Hıristiyan bir ailede büyüdüm ve bir anda kendimi Müslüman bir ülkede buldum. Ramazan, kurban gibi bizde olmayan âdetleri var. Benim için farklıydı tabii.
'KARIMA HEP SÖYLERİM, EVDE ÖNYARGIYA YER OLMAMALI’
Bunlar seni daha açık görüşlü ve hoşgörülü mü yaptı?
Farklılıklara karşı hep hoşgörülü olmuşumdur. Karıma hep söylerim, bizim evimizde önyargıya yer olmamalı. Ben fakir bir çocuktum, o ise zengindi. Yurtdışında yaşamak ufkunuzu açıyor. Türkiye'de doğup Amerika'ya gitmek de aynı şey olurdu.



Rodrigo CAVALHEIRO - HT PAZAR

1 Aralık 2012 Cumartesi

PENDİKSPOR KADIKÖY DEPLASMANI- TV'DE GÖRÜNMEYENLER!



Öncelikle söylemem lazım ki bu yazı tamamen gözlemlerime dayanıyor. Maçın üzerinden 3 gün geçti, sinirimin yatışması için bekledim, şimdi daha sağlıklı düşünebiliyorum onun için yazmaya başlıyorum.

Öncelikle Şükrü Saraçoğlu Stadı'na ilk kez deplasmana geliyorsanız deplasman tribününün nerede olduğunu bulmanız zor oluyor. Bununla ilgili bir tabela-açıklama da yok. Bundan dolayı şu yazıyı yazdım. Zar zor deplasman tribününe ulaştım. Deplasman girişinin dış kapısında en az 20 polis bekliyordu, biletimi gösterip tünele girdim. Tünel sonunda iki sivil polis bekliyordu sanırım spor-büro dedikleri birime dahiller. Selamün Aleyküm diyerek sakin sakin üstümü arattım içeri girdim. İçeride biletimi okuttuktan sonra bu sefer 10 polis ve 7-8 özel güvenlik beni bekliyordu. Özel güvenlik üstümü aradı, üstünde ne varsa çıkart diyerek adeta küçümsedi. Sakinliğimi koruyup ceplerimdekileri çıkardım; inadına hala montumun ceplerini sıktı, artık sinirler gerildi. Ne istiyorsan söyle göstereyim iki saattir arıyorsun dedim, yetkili olduğu anlaşılan takım elbiseli adam gelip, bize söyleneni yapıyoruz, zorluk çıkartma dedi. Şimdiye kadar bir sürü maça gittim bu kadar çok aranıp, rahatsız edilmedim. Hiç yapmak istemediğim şeyi yapıp üniversite kimliğimi çıkarttım, bak ben haklarımı biliyorum dedim, sus pus oldu. Özel güvenliği geçtikten sonra polisler üzerimi aradı ve nihayet içeri girebildim. Kaç aşamadan geçtik? 3 Polis kontrolü+1 güvenlik kontrolü. Stada girdim deplasman tribünü gayet güzeldi herkes Pendikspor'u desteklemeye gelmişti, taşkınlık yoktu. Gel gelelim maçın henüz başında Gaziosmanpaşalı bir provokatör GOP atkısı açtı, Pendikspor tribünlerini tahrik etti ellerindekileri aşağıya atanlar oldu, küfürler edildi. Ama birisi de bu provokatörü engellemedi. Taraftarlar maçı izlemeye devam ettiler, ilk yarı bitiminde golü yediğimiz için herkes üzgündü, derken o G.Osmanpaşalı yine sahneye çıktı bu sefer daha fazla tepki gösterdi tribünler. Migros tribünündeki Fenerbahçeliler deplasman tribününe çakmak-para atmaya başlayınca ve o atkılı kendini bilmez ortaya çıkınca olaylar arttı.




Pendikspor hak etmediği şekilde yenildi ve staddan çıkma zamanı geldi. Ama o da ne? Emniyet deplasman tribününü 22:30'da biten maçın tam 45 dakika sonrası saat 23:15'te dışarı çıkartacağını söyledi. Havasız ortamda 45 dakika bekledik, insanlar dışarı çıkmaya başlayacakken emniyet deplasman kapısını tuttu ve toplu çıkışa izin vermeyip 5-6'lı gruplar halinde çıkmaya izin verdi. Haliyle büyük bir yığılma ve izdiham yaşandı. Sıra bize gelip çıktığımızda anladık ki polis maç içinde sürekli kamerayla kayıt yapmış, belirlediği eşgalleri 5-6'lı gruplar içinde bulup gözaltına alıyor. Fenerbahçe tribünündeki Provokatörlere müdahale yok ama... Staddan çıktım 5 metreye bir polis koymuşlardı, yol kenarından yürürken stadın dibindeki polis minibüslerinden bağırış, küfürler geldiğini duydum. Baktım ki gözaltına alınan Pendikli'ler dayak yiyor, küfürler işitiyor. Uygar memleketlerde gözaltına alınan kişiye şiddet-küfür olmaz, olamaz. Bizim ülkemizde oluyor maalesef.

Bunca şey anlattım. Çıkarımlara geldi sıra:
1- Deplasmana gelen taraftara istenmeyen, sorun çıkartıcı, boş-işsiz, gereksiz insanlar olarak bakılıyor.
2-Spor-büro denilen polis biriminin herhangi bir özelliği yok, oraya genel hizmetten 10 polisi koysan aynı görevi yapabilir, spor-büro diyerek uzmanlaşmış bir birimden bahsetmiyoruz yani.
3-Deplasman taraftarına gösterilen aşırı duyarlılık ev sahibine gösterilmiyor. Adam Gaziosmanpaşa atkısı açıp deplasman tribününü tahrik ediyor, bir Allah'ın kulu da sen napıyorsun demiyor.
4-Eğer deplasman taraftarı taşkınlık-vandallık yapıyorsa bunda stadın girişinden çıkışına kadar polis ve özel güvenliğin küçümser tavırları etkili.
5-Stad çıkışında 45 dakika deplasman taraftarını bekletmek hangi akla hizmet bilinmez. Bununla ilgili bir talimatname-yönerge yoksa hukuk dışılık var ortada. Ha dersin ki kamu yararı-asayiş o zaman da 45 dakika bekletmezsin insanları 25 dakika beklet yeter.

29 Kasım 2012 Perşembe

Şükrü Saraçoğlu Stadı Deplasman Tribünü Nerede?

Şükrü Saraçoğlu Stadı herkesin bildiği gibi İstanbul Kadıköy'de bulunuyor. Bu stadda maçları olan rakip takım taraftarlarının maçı takip edecekleri deplasman tribünü ise ilk kez gidenler için ulaşılması bulunması zor bir noktada yer alıyor. Şahsen 28 Kasım 2012-Fenerbahçe-Pendikspor maçında deplasman tribününü bulmakta zorlandım, çevrede tabela olmadığından özel güvenliklerin 'köprünün altından dolan' sözüne göre hareket ederek tribüne ulaşabildim. Benim çektiğim sıkıntıyı başka futbolseverler çekmesin diye deplasman tribününü tarif etmeye çalışacağım.

Deplasman Tribünü Migros Tribünü'nün Söğütlüçeşme Tren İstasyonuna bakan köşesinde bulunuyor. Migros tribününe FB taraftarlarının normal şekilde girmesi için Migros mağazasının olduğu tarafa gitmeleri yeterli ama deplasman tribünü bu normal taraftar girişiyle alakasız yerde. Deplasman tribününe girebilmek için köprü altındaki yolun kenarından yürümeniz lazım. Bu yola girmek için de 2 alternatifiniz var. Ya İspark'ın bulunduğu taraftan(eski salı pazarı) yürüyeceksiniz ya da stadın önündeki köprünün altından dolanacaksınız. Bilet almak isterseniz de gördüğüm kadarıyla deplasman tribününe giriş noktasında bir bilet satış gişesi koymuşlar. Bu yazdıklarımı fotoğraf üzerinde göstermeye çalıştım. Umarım faydası olur.


 Fotoğrafın üstüne tıklayarak en büyük boyda görüntüleyebilirsiniz.

27 Eylül 2012 Perşembe

Ediz Bahtiyaroğlu'nun Ölümünün Ardından Ortaya Çıkanlar




Haber Kaynakları Habertürk ve Cumhuriyet'tir.

Hakkını helal et Ediz!
Beklenmedik ölümü ile herkesi yasa boğan Ediz Bahtiyaroğlu ile ilgili son derece çarpıcı 2 hususu bildirmemiz gerekiyor...
26/09/12 06:52
Ediz Bahtiyaroğlu ile ilgili son derece çarpıcı 2 hususu bildirmemiz gerekiyorSonra Oku
HT SPOR / Atilla TÜRKER

Ediz Bahtiyaroğlu ile ilgili son derece çarpıcı 2 hususu bildirmemiz gerekiyor:

1- Ediz, bu dünyadan alacaklı ayrıldı. 518 bin lirası A.Gücü’nden, 80 bin lirası da Bucaspor’dan olmak üzere toplam 598 bin lira alacağı vardı. Ama tahsil etmeye ömrü yetmedi. Bu para bugüne kadar da ödenmedi.

2- Ediz’in ailesine ölüm tazminatı verilmeyecek. TFF tarafından Ankara Sigorta’ya yaptırılan poliçe gereği Ediz, antrenmanda ya da maçta kaza sonucu değil de kendi evinde kalp krizi geçirerek öldüğü için 100 bin liralık ölüm tazminatından ailesi yararlanamayacak.

ANKARAGÜCÜ SÜREKLİ ATLATTI 
Henüz 26 yaşında hayata elveda diyen Ediz Bahtiyaroğlu, 2005-06 sezonunda Keçiörengücü’nde profesyonelliğe adım attı. Ardından 3 sezon Ankaraspor’da top koşturdu. Sonrasında ise Ankaragücü, Bucaspor, ardından tekrar Ankaragücü derken, son nefesiniEskişehirspor forması altında verdi. İşte bu süreç içerisinde bazı talihsizlikler yaşadı.Ankaragücü’ndeki ilk döneminde başarı ile top koşturmasına karşın, 310 bin liralık alacağını tahsil edemedi. Haliyle Futbol Federasyonu’na başvurdu... Federasyon gerekli incelemelerden sonra 310 bin liranın Ediz’e ödenmesini kararlaştırdı. Ama Ediz yine parasını alamadı. ÇünküAnkaragücü yöneticileri çeşitli gerekçelerle Ediz’i sürekli atlattı.

PARASINI ALMAYA ÖMRÜ YETMEDİ
Sonrasında Bucaspor’a transfer olan Ediz, burada da bir talihsizlik yaşadı. Bucaspor’da da 80 bin lirası kaldı. Buca’daki günlerinden sonra tekrar Ankaragücü’ne dönen Ediz, yine benzer olayla karşılaştı. Ankaragücü’nde bu kez 208 bin lirası kaldı. Bu parayı tahsil edebilmek için Futbol Federasyonu’na başvuruda bulundu. Dosyası henüz karara bağlanmadı. Ama mevcut sözleşmesi paralelinde dosyanın Ediz lehine sonuçlanmasına kesin gözü ile bakılıyor. Ne acıdır ki toplam 598 bin lirayı almaya Ediz’in ömrü yetmedi...

HELAL ETTİNİZ AMA...
İnsanın aklına ne geliyor biliyor musunuz: Cenaze namazı öncesi imam, cemaate 3 kere sorar ya, “Hakkınızı helal ediyor musunuz” diye... Cemaat de tekrarlar, “Ediyoruz” diye. Ediz’in cenazesinde de benzeri yaşandı. Ama burada şöyle farklı bir durum vardı: Ediz’e hakkını helal edenler arasında Ediz’in hakkını yiyenler vardı. Ne diyeyim... Hakkını helal et Ediz.

BU NASIL SİGORTA
SAHADA DA ÖLSE PARA ÖDENMİYOR! 

Gelelim sigorta olayına... Önce şunu belirteyim; profesyonel liglerde top koşturan tüm oyunculara ferdi kaza sigortası yapılır... Futbol Federasyonu, son yıllarda olduğu gibi poliçeyi yine Ankara Sigorta’ya yaptırdı. Bu poliçede kaza sonucu ölen futbolcunun ailesine 100 bin lira ödenmesi şartı var. Ama bu parayı alamayacak Ediz’in ailesi... Ankara Sigorta yetkilileri bu durumu “Ediz, kaza sonucu değil, kalp krizi sonucu vefat etti. Mevcut poliçe kapsamında ölen bir futbolcunun ailesine para ödenebilmesi için, o futbolcunun saha içinde ya da deplasman yolculuğu sırasında kaza geçirerek hayata gözlerini kapaması gerekir. Kalp krizi saha içinde bile olsaydı, yine kaza kapsamına girmezdi... Kaza kapsamına girebilmesi için, saha içinde bir darbenin ya da başka bir unsurun gerçekleşmesi, yani kazanın olması gerekir” şeklinde açıklıyor.

NİYE HAYAT SİGORTASI YOK? 
Peki, bu poliçenin kapsamında kaza sigortası değil de hayat sigortası bulunsaydı, Ediz’in ailesine gerekli tazminat ödenir miydi? Evet, ödenirdi... Ama bu tür riskli mesleki gruplarda genel uygulama, kişilere hayat sigortası değil, kaza sigortası yapılması şeklinde... Hayat sigortası poliçe priminin çok yüksek tuttuğunu belirtmemde de yarar var. Görüldüğü gibi haberlerimiz pek iç açıcı değil. Ama şunu da yazmamız gerekiyor: Bucaspor yöneticileri, “Ediz bizim evladımız sayılır. En kısa zamanda 80 bin lirayı ailesine ödeyeceğiz” şeklinde mesaj yolladılar. Peki ya Ankaragücü? Ediz’e 518 bin lira borcu bulunan Ankaragücü... Dileriz yanılırız, ama ödemezler... Çünkü kulüp borç batağında... Tepetaklak gidiyor. Kulübü bu duruma düşüren beyfendi de elindeki piyonlarla gününü gün ediyor.

Aman ecel zalim ecel... 
Tavkim yaprakları 1986 yılının Ocak ayının 2'sini gösterirken dünyaya geldi Ediz Bahtiyaroğlu... O zamanki adıyla Yugoslavya'nın Novi Pazar kentinde doğan Ediz, futbola Bursaspor'da başladı, genç yaşta Ankaraspor formasıyla dikkatleri üzerine çekti. Beşiktaş'ın mevcut teknik direktörü Samet Aybaba tarafından keşfedildi. Son olarak Eskişehirspor'da görev yaptı, bu sezon 2 maçta oynadı. 5 Eylül 2012'de, antrenman sonrası evinde kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti...



Ediz Bahtiyaroğlu için Futbol Federasyonu’na dava

27 Eylül 2012
Yorum YazYorum Yaz
Ediz Bahtiyaroğlu için Futbol Federasyonu’na dava
Habertürk Gazetesi’nde dün yayımlanan “Hakkını helal et Ediz” başlıklı haberin ardından son derece çarpıcı gelişmeler yaşandı. Kalp krizi geçirerek yaşama veda eden Eskişehirsporlu futbolcu Ediz Bahtiyaroğlu’nun ailesi, bugüne kadar Ediz’e sağlam raporu veren hastaneler başta olmak üzere Türkiye Futbol Federasyonu’na ve Ankara Sigorta’ya dava açmayı kararlaştırdı. Ortada büyük bir sorumsuzluğun olduğunu belirten Ediz’in ailesi, önümüzdeki süreçte yaşanabilecek bu tür olayların önüne geçebilmek adına böyle bir karar aldıklarını ifade etti.

“NASIL FARKEDİLMEZ?”

5 Eylül’de evinde kalp krizi geçirip hayatını kaybeden Ediz’in en yakın arkadaşı olan Emrah Yıldız’a bu konuda yetki veren acılı aile, “Biz yandık, başkaları yanmasın. Çocuğumuz profesyonel olarak 7 yıl futbol oynadı. Haliyle her sezon başı değişik hastanelerden rapor aldı. Doktorlar kendisine sağlam raporu verdi. Hiçbir hastane, hiçbir doktor, çocuğumuzun bu ciddi rahatsızlığını nasıl farkedemez? Bu sorumsuzluğun ortaya çıkması için her türlü yasal girişimde bulunacağız” şeklinde görüş bildirdi.

“BÜYÜK SKANDAL”

Aile adına hukuki işlemleri başlatacak olan Emrah Yıldız ise “Futbol Federasyonu yetkililerinin de bu süreçte büyük sorumluluğu var. Futbolcuların sağlığı daha iyi irdelenmelidir. Milyarlarca dolarlık bir sektörde bu kadar küçük hesaplar yapılması insanın içini acıtıyor. Ayrıca aileye ölüm tazminatı verilemeyecek olması da başlı başına bir skandaldır. Poliçe kapsamı geniş tutulduğu taktirde acılı aileye pekala tazminat ödenebilir” dedi.

100 BİN LİRAYI TFF ÖDEYEBİLİR

TFF, Ankara Sigorta tarafından Ediz’in ailesine ödenemeyecek olan 100 bin liralık tazminat için kolları sıvadı. Yönetim kurulunun ilk toplantısında 100 bin liralık tazminatın federasyon bütçesinden verilmesi konunusunun ele alınacağı ifade edildi.

POLİÇELER DEĞİŞİYOR MU?

Ediz’in ailesinin, ölüm tazminatından yararlanamayacak olması da yeni bir tartışma yarattı. Poliçede “Sadece saha içindeki kazalarda yaşanan ölümlerde tazminat verilir. Kalp krizi, kaza değildir ve tazminat ödenemez”şeklindeki kapsamın, eksik ve yetersiz olduğu bildirildi. TFF’ce yaptırılan poliçe kapsamının “her türlü ölümde tazminat ödenir” şeklinde değiştirilmesinin düşünüldüğü bildirildi. Bunun için de federasyonun tüm profesyonel oyuncuların poliçe priminde yaklaşık 4 katlık artış sağlaması gerekiyor.

A.GÜCÜ SESSİZ BUCA YATIRACAK

Ediz’e 518 bin lira borcu olan A.Gücü sessizliğini koruyor. Kulüp yetkilileri, çok büyük sıkıntıda olduklarını belirterek, “Ediz’e olan borcumuzu biliyoruz. Ancak şu aşamada yapabileceğimiz bir şey yok” dediler. Bucaspor Hukuk Danışmanı Emin Özmen ise, alacağı bulunan 80 bin liranın önümüzdeki süreç içerisinde ailesine ödeneceğini söyledi.

15 Eylül 2012 Cumartesi

Coca Cola-Beklenmedik Misafir Reklamı

Coca Cola güzel reklam filmlerine bir tane daha ekledi. Sergen'in başrolünde olduğu reklam gerçekten izlenmeye değer. Reklamın içeriğini söylemeyeyim siz izleyip keyfine varın.

Reklamın adı: Beklenmedik Misafir

Hillsborough Faciası'nın Yıldönümüne Yaklaşırken | 15 Nisan 1989

4-4-2 Dergisinin Twitter hesabının bu sabah paylaştığı yazı ile birlikte tekrar Hillsborough Faciası'nı hatırladım. 96 kişinin öldüğü ol...